Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/İ maddesinin ikinci fıkrası, 7255 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır1. Bahse konu değişiklik, 04.11.2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmış olup; aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Fakat ilgili değişikliğin hangi tarihten itibaren uygulama alanı bulacağına ilişkin bir düzenlemeye de yer verilmiş değildir. Bu boşluk uygulamada, bilhassa derdest davalarda birçok sorunu beraberinde getirmiştir. Bu nedenle yazımızda, önalım hakkının yürürlükten kaldırılmasının derdest davalara etkisi incelenme altına alınmıştır.
Sınırdaş tarımsal arazi maliklerinin önalım hakkına ilişkin olarak 5403 sayılı Kanun m. 8/İ/2’de “Tarımsal arazilerin satılması hâlinde sınırdaş tarımsal arazi malikleri de önalım hakkına sahiptir. Tarımsal arazi, sınırdaş maliklerden birine satıldığı takdirde, diğer sınırdaş malikler önalım haklarını kullanamaz. Önalım hakkına sahip birden fazla sınırdaş tarımsal arazi malikinin bulunması hâlinde hâkim, tarımsal bütünlük arz eden sınırdaş arazi malikine önalıma konu tarımsal arazinin mülkiyetinin devrine karar verir.” hükmü yer almaktaydı. Anılan düzenleme, 28.10.2020 tarihinde kabul edilen 7255 sayılı Kanun m. 20 ile yürürlükten kaldırılmış olup; yürürlükten kaldıran bu düzenleme, 04.11.2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmış ve 31. madde mucibince aynı gün yürürlüğe girmiştir. Bu nedenle, 04.11.2020 tarihinden itibaren sınırdaş tarımsal arazi maliklerinin önalım haklarından bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Bu tarihe kadar kesinleşmiş olan mahkeme ilamları, arazinin mülkiyetini kazanan sınırdaş tarımsal arazi maliklerinin mülkiyet hakkını koruma altına alacaktır. Buna karşın derdest davalar bakımından nasıl bir yol izleneceği düzenlenmiş değildir. Bu yöndeki eksiklik, yazımızın özünü oluşturan sınırdaş tarım arazilerinde önalım hakkının kullanıldığı davaların akıbetinin ne olacağı sorusunu da akıllara getirmektedir. Özellikle yürürlükten kaldıran hükme ilişkin mevzuatta yol gösterici bir düzenlemenin bulunmaması bu hususta bir boşluk oluşmasına sebebiyet vermiştir.
Bu konu uygulama da belirli problemlere sebebiyet vermiş olup; yargı kararlarında farklılıklar meydana getirmiştir. Nitekim Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi de bir kararında2:
“Davanın dayanağı olan kanun maddesinin, davadan sonra ancak iş bu dava kesinleşmeden önce başka bir kanun maddesi ile iptal edilmesi nedeniyle artık davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiş ve işin esası hakkında değerlendirme yapan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, 6100 sayılı HMK’nın maddesi uyarınca, 5403 sayılı Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun maddesinde düzenlenen önalım hakkının yasa koyucu tarafından ortadan kaldırılması nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.”
şeklinde hüküm tesis etmiştir. Buna karşılık Yargıtay 14. Hukuk Dairesi ise, 25.11.2020 tarihli ilamında3:
“Önalım hakkı dava açılarak kullanıldıktan sonra 5403 sayılı Kanunun 8/İ maddesinin ikinci fıkrasının ve bu hükümle komşu tarımsal arazi malikine tanınan önalım hakkının kaldırılması geçmişe etkili olamayacağından davalının temyiz talepleri kabul edilmemiş; davanın kabulüne dair verilen hüküm usul ve yasaya uygun bulunarak onanmıştır.”
ifadesiyle davanın açılmasıyla hakkın kazanılacağını kabul etmiştir. Aynı şekilde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi4 de bahse konu karara atıfta bulunmak suretiyle şu ifadelere yer vermiştir:
“Somut olayda, dava konusu Balıkesir İli Bigadiç İlçesi Çeribaşı Mahallesi 125 ada 47 parsel sayılı taşınmaz 12/03/2020 tarihli 1850 yevmiye numaralı satış akdi ile davalı tarafından satın alındığı ve bu satış işlemiyle doğan önalım hakkı 10/07/2020 tarihinde açılan bu dava ile davacı tarafından kullanılmıştır. Önalım hakkı dava açılarak kullanıldıktan sonra, 5403 sayılı Kanununun 8/İ maddesinin ikinci fıkrasının ve bu hükümle komşu tarımsal arazi malikine tanınan önalım hakkının kaldırılması geçmişe etkili olamayacağından mahkemece davanın esasının incelenmesi gerekirken yazılı gerekçeyle dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiştir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 25/11/2020 tarihli 2020/1387 Esas 2020/7766 Karar sayılı ilamı).”
Kanaatimizce, önalım hakkının kullanılması için dava açılmasının taşınmazın mülkiyetinin kazanılmasında yeterli olmaması ve önalım hakkına ilişkin inşaî hükmün geleceğe etkili olması sebebiyle 04.11.2020 tarihindeki derdest davalar bakımından derhal uygulama ilkesi esas alınmalıdır. Böylece dava açmış ancak anılan tarihte kesin hüküm elde edememiş sınırdaş tarımsal arazi maliklerinin, önalım hakkından bahsedilemeyecektir. Zira kanun koyucu, TKAKK m. 8/İ/3 atfıyla sınırdaş arazilerde önalım hakkının kullanılmasında Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümlerinin esas alınacağını düzenlemiştir. Buna göre, sınırdaş tarımsal arazi maliklerinin önalım haklarını dava açmak suretiyle ileri sürmeleri gerekmektedir (TMK m. 734). Önalım hakkı yenilik doğuran bir hak olduğundan; hakkın kullanılmasına yönelik açılan dava da inşaî dava niteliğini haizdir (HMK m. 108).
Gerçekten de 6100 sayılı Kanun m. 108/f.2’de belirtildiği üzere, hakkın kullanılması için dava açılmasının zorunlu olduğu hallerde ikame edilen dava, inşaî niteliktedir. Bilindiği üzere inşaî davalar sonucunda verilen hükümler, geçmişe yahut geleceğe etkili olabilmektedir. Gerçekten de inşaî hükümlerin aksine anlaşma olmadıkça geçmişe etkili olmayacağı HMK m. 108/f.3’te sarih bir biçimde düzenlenmiştir.
TMK m. 732 ve devamında düzenlenen önalım hakkı bakımından da aksine bir hüküm yer almadığından, hakkın kullanılması noktasında ileri sürülen inşaî dava sonucunda verilen hüküm de geçmişe etkili olmayacaktır. Bir başka deyişle kanun değişikliğinin, yürürlük tarihinden itibaren (04.11.2020) etki doğurmakla birlikte, önalım hakkının kullanılmasına yönelik davanın inşaî nitelikte olması ve davacının taşınmazın mülkiyetini mahkeme kararının kesinleşmesi ile kazanacağı göz önünde bulundurularak derdest davalar bakımından ilgili değişikliğin dikkate alınması gerektiği ifade edilebilecektir. Dolayısıyla 5403 sayılı Kanun m. 8/İ/2’nin yürürlükten kaldırılması ile sınırdaş arazi maliklerince önalım haklarına dayalı olarak ikame edilen ve derdest nitelikteki davalar konusuz kalmıştır.
Davanın konusuz kalması üzerine uyuşmazlığı gören mahkemelerce verilmesi gereken karar, esasa ilişkin bir özellik taşımayan “karar verilmesine yer olmadığı” kararıdır. Böylece davanın konusuz kalmasına bağlı olarak, esasa ilişkin hüküm kurulmasına gerek kalmadığı tespit edilmeli, yargılamaya son verilmelidir.