Bir önceki yazımızda mühletin, ileri tarihli çeklere etkisini ele almıştık(1). Bugün kaleme aldığımız yazımızda ise, konkordatonun geçici mühlet öncesinde “karşılıksızdır” işlemi yapılan çeklere etkisini inceleyeceğiz.
Bilindiği üzere borçlunun borçlarını vadesinde ödeyememesi veya ödeyememe tehlikesi içerisinde olması nedeniyle alacaklı veya borçlunun kendisi tarafından konkordato koruması talebinde bulunulabilir. Bu talep sonrası mahkeme tarafından, borçlu hakkında başvuru dilekçesi ve eklerinde bulunan belgelerin tamamlanmış olması kaydıyla geçici mühlet kararı verilir. Geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurduğundan artık borçlu geçici mühlet sürecinde konkordato korumasından faydalanır duruma gelir. Ancak kimi zaman borçlu açısından belgelerin toplanması kolayca gerçekleşmez. Nitekim borçludan talep edilen konkordato ön projesi, borçlunun içinde bulunduğu durumdan çıkış yolunu tarif ettiğinden kimi zaman hızlı bir zaman diliminde hazırlanamayabilir. Öte yandan, dilekçenin ve eklerinin tetkiki de uzun bir zaman almaktadır. İşte tüm bu hazırlık sürecinde, henüz mühlet kararı verilmeden çek bankaya ibraz edilirse, çeke “karşılıksızdır” işlemi yapılır. Bu durumda, karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından borçlunun akıbeti ne olacaktır?
Bu soruya yargı mercileri de cevap aramıştır. Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi’nin 14.11.2019 tarihli, 2019/3569 E., 2019/5304 K. sayılı ilamında;
“…Somut olayda suça konu çekin 28.09.2018 keşide tarihli olup 04.10.2018 günü bankaya ibrazında karşılıksız çıktığı, konkordato davasında alınan geçici mühlet kararının keşide ve ibraz tarihi sonrasında verilmiş olmasına rağmen, Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 10.06.2019 tarihli, 2019/23974 E. 2019/9339 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; devam eden konkordato yargılaması sürecinin “bekletici sorun” yapılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kesin olarak karar verildiği, görülmektedir…”
şeklinde karar verilmiş olup; mühlet öncesinde “karşılıksızdır” işlemi yapılan çeke ilişkin olarak, mühletin verilmesiyle borçlu hakkında yürütülen ceza davasında konkordato yargılamasının bekletici mesele yapılması gerektiği ifade edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi’nin 29.11.2019 tarihli, 2019/2083 E., 2019/3639 K. Sayılı ilamında ise;
“…İstanbul Anadolu 2. İcra Ceza Mahkemesinin, 14.03.2019 tarihli, 2018/886 E., 2019/188 K. sayılı kararıyla; somut olayda çekin ibraz edildiği ve karşılıksızdır işlemi yapıldığı tarihin 01.11.2018 olduğu, ancak çek hesabı sahibi tüzel kişi hakkında Ticaret Mahkemesince 31.12.2018 tarihinde konkordato mühleti kararı alındığı, bu kapsamda suç mühlet kararı verilmesinden önce oluştuğundan, sanığın üzerine atılı suçun sabit olduğu gerekçeleriyle, yapılan kısmi ödemelerin mahsubu sonrasında çekin karşılıksız kalan miktarı üzerinden sanığın mahkumiyetine hükmedildiği,
Anılan kararın sanık müdafii tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 29.11.2019 tarihli, 2019/2083 E. 2019/3639 K. sayılı kararıyla; şikayete konu edilen çekin karşılıksız kalan miktarının bankadan gelen yazı cevabına göre 83.400 TL olarak belirtilmesine karşın sanık hakkında neticeten 35.000 TL adli para cezası verilmiş ise de bu hususta aleyhe istinaf talebi bulunmadığından bozma nedeni yapılmadığı ve kararın diğer yönlerden hukuka uygun olduğundan bahisle istinaf başvurusunun esastan reddine…”
şeklinde karar verilerek, mühletten önce “karşılıksız” işlemi gören çeke ilişkin olarak, suçun unsurları tamamlanmış olduğundan ceza yargılamasına devam edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Yargıtay 19. Ceza Dairesi ise 15.06.2020 tarih, 2020/2053 E., 2020/6650 K. sayılı ilamında bu hukuki tartışmalara açıklık getirmeye çalışmıştır(2). Nitekim mühletten önce ibraz edilmiş ve “karşılıksızdır” işlemi yapılmış çekler bakımından şu yönde bir içtihatta bulunmuştur:
“İncelenen uyuşmazlık özelinde çözülmesi gereken sorun; İcra Ceza Mahkemelerince tıpkı konkordato süreci içerisine denk gelen karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu gibi konkordato öncesinde işlenmiş olan suçlar için de “bekletici sorun” kararı verilip verilemeyeceğidir. Ceza Mahkemelerince, konkordato veya başka bir nedenle, bekletici sorun kararı verilebilmesi için;
– Yüklenen suçun ispatının, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı olması,
– Bu sorunun çözümü için görevli olan başka mahkemede açılmış (beklenmesine karar verilecek) bir dava olması,
– Muhakemelerin birleştirilmesinin veya nispi muhakeme yapılmasının mümkün olmaması ile bekletici sorun kararı verilmesinde fayda görülmesi gerekmektedir.
Çözülmesi gereken somut uyuşmazlıkta; çek bedelini bankada bulundurmakla yükümlü tüzel kişi yetkilisi kişinin kim olduğu ve çekin bankada bulundurulması zorunlu olan bedel tartışmalı değildir. Tüzel kişinin çek karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü yetkilisi olan sanığın, çek karşılığını ödememe yönündeki iradesi, henüz konkordato davası açılmadığı için konkordato komiseri, mahkeme veya başka bir kişinin takdirine bağlı değildir. Suçun işlendiği anda, henüz ortada konkordato davasına konu edilen bir çek de bulunmamaktadır. Dolayısıyla çek bedelinin ne zaman ve ne kadar ödeneceğine dair bir belirsizlik yoktur. Uyuşmazlığa konu olayda, suçun tüm unsurları gerçekleşmiş ve suç ani hareketli bir suç olduğundan karşılıksızdır işlemi yapıldığı anda tamamlanmıştır. Artık suçun unsurlarının oluştuğunun belirlenmesi için başka bir mahkeme kararma da ihtiyaç yoktur. Sanık hakkında verilecek ceza, suça konu çekin karşılıksız kalan ve sanık tarafından açıkça bilinen miktarından az olamayacaktır. Konkordato davası süreci başlamadan önce karşılıksız çıkan bir çek nedeniyle tüzel kişi sorumlusu sanık hakkında açılan ceza davasının, konkordato davası açılması beklenmeden bitirilmesi önünde yasal bir engel, diğer bir anlatımla İcra Ceza Mahkemesinin bekletici sorun kararı vermesini zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır.
… Konkordato davasının davacısı, ortada bir belirsizlik veya başkaca bir sebep yokken karşılıksız çıkan çekin ve banka hesabının sahibi olan tüzel kişidir. Ceza yargılamasının sanığı ise bankada çek karşılığını bulundurmakla yükümlü olmasına ve henüz konkordato davası açılmamış olmasına rağmen karşılığ bulundurmayan, çekin karşılıksız çıkmasına sebebiyet veren ve bir bakıma konkordato talebi için tüzel kişide aranan “borca batıklık” niteliğini hazırlayan gerçek kişidir. O halde cezai anlamda birbirinden bağımsız iki aktörün birbirinden farklı iki yargılama sürecinde bir arada değerlendirilmesini ve birbirini beklemesini zorunlu kılacak somut bir zorunluluk da bulunmamaktadır. ”
Yargıtay’ın bu kararı kanaatimizce yerinde değildir. Unsurlarını taşıyan bir çekin, borçlu tarafından keşide edilmesi ve lehtar tarafından süresi içinde bankaya ibraz edilmesi sonucunda Çek Kanunu m.5 kapsamında suçun, unsurlarını tamamlamış olduğu şüphesizdir. Ancak suçun unsurlarının oluşmuş olmasıyla o suç hakkında yargılama kabiliyetinin mevcut olması bambaşka meselelerdir. Bu kapsamda suçun oluşumu maddi ceza hukuku kapsamında ele alınırken; suç nedeniyle sanığın yargılanabilme hali ceza muhakemesi kapsamında yer alan “muhakeme şartları” nezdinde ele alınması gerekmektedir. Muhakeme şartı olarak belirlenen bir koşulun varlığı aranıyorsa olumlu; yokluğu aranıyorsa olumsuz bir muhakeme şartı var demektir.
Kanaatimizce konkordato sürecinin başlaması da CMK anlamında olumsuz muhakeme şartı kabul edilir.
Muhakeme şartları CMK anlamında yargılamanın her aşamasında arandığından karşılıksız çek keşide etme suçu anlamında yargılama devam ederken, sanığın konkordato koruması altına girmesi muhakeme şartı eksikliği yaratır. Sonuç olarak ceza yargılaması anlamında konkordato sürecinin sonucunun beklenmesi gerekmekte olup; mahkeme tarafından durma kararı verilmesi gerekmektedir. Zira konkordato korumasında olan borçlunun, Çek Kanunu m.5 kapsamındaki yaptırımlara tabi tutulması konkordatonun nihai amacına aykırı nitelik taşımaktadır.
Meseleye konkordato kurumunun ruhundan yaklaşarak da aynı sonuca varmak mümkündür. Daha öncede belirtildiği gibi konkordato koruması geçici mühlet kararından sonra etkisini göstermektedir. Ancak geçici mühlet kararından sonra borçluyu koruma altına alınırken aynı sırada ceza yargılaması anlamında hürriyeti bağlayıcı bir ceza/yaptırım ile bağlı tutmak da konkordatonun güttüğü amaca aykırıdır.