Her kıymetli evrak gibi çek de bir hak içerir ve bu hak alacak hakkıdır. Dolayısıyla çeke bağlanmış olan alacak hakkının istenebilmesi için çekin ibrazı şarttır.
Gerçekten de çek hamili, TTK m. 796’da belirtilen sürelerde çekini ödenmek üzere muhatap bankaya ibraz etmelidir. TTK m. 783/f.2, m. 799/f.1 ve Çek Kanunu 5/f.1 hükümleri çerçevesinde karşılığı bulunan çek bedelinin (yasal bir engel bulunmadığı sürece) ibraz süresi içerisinde muhatap bankaca çek hamiline ödenmesi zorunludur.
Buna karşılık, üzerlerinde yazılı bulunan düzenlenme tarihine göre kanuni ibraz süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz edilmelerine rağmen yeterli karşılığı olmadığı için hamiline tamamen veya kısmen ödenmeyen çekler de söz konusu olabilmektedir ki; bu durumda ibraz edilen çek suretine “karşılıksızdır” şeklinde bir şerh işlenmektedir.
Bilindiği üzere çek, ticari hayatta ödeme aracı olarak önemli bir yere sahiptir. Hâl böyle olunca çekle yapılan ödemelerde yaşanacak herhangi bir sıkıntı ticari hayatı olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. Bu nedenle çekle yapılacak ödemelere ilişkin hususlar diğer kıymetli evrak türlerinden farklı olarak özel bir kanunla düzenlenerek çek kullanımı sıkı şekil şartlarına bağlanmış ve çekin karşılıksız çıkmasını önleyici tedbirler alınmıştır.
Bu önlemlerden biri de çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler için uygulanacak adli para cezasıdır. Gerçekten de Çek Kanunu m. 5/f.1 hükmüne göre üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilen çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, adli para cezasına hükmolunacağı kararlaştırılmıştır.
“Karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilecektir. Zira çek hesabı sahibinin muhakkak gerçek kişi olacağına ilişkin bir düzenleme söz konusu değildir. Bu kapsamda 5941 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereği hakkında cezai müeyyide öngörülecek kişi, çek hesabı sahibi olacağına göre tüzel kişiliğin çek hesabı sahibi olması durumunda çekle ilgili karşılıksızdır işlemine sebebiyet veren kişi ve sorumluluğu nasıl tespit edilecektir?
Kanun koyucu Çek Kanunu’nda, çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması halinde kimin çek karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olduğunu m. 5/f.2 hükmünde düzenlemiştir. Buna göre çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması durumunda, tüzel kişinin malî işlerine bakmakla görevlendirilen yönetim kurulu üyesi, bu şekilde belirleme yapılmamışsa yönetim kurulunu oluşturan gerçek kişi ya da kişiler, çek karşılığını muhatap banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür.
İlgili hükümden hareketle suçun failinin, hesap sahibi tüzel kişi olduğundan tüzel kişinin mali yönetimini yapmakla görevlendirilen (anonim şirkette yönetim kurulu, limited şirkette müdür veya müdürler kurulu)) gerçek kişi olduğunu söylemek mümkündür.
Fakat, ülkemizde çekin ileri tarihli (post date) olarak düzenlenebilmesinin mümkün kılındığı hususu nazara alındığında, çeki keşide eden ve keşide edildiği tarihte şirketi temsile yetkili olan kişinin çekin ibraz tarihinde tüzel kişilikte yer alan görevinden ayrılması/görevin sona ermesi halinde suç kimin şahsında doğacaktır? Bu soruya Ankara Bölge Adliye Mahkemesi bir ilamında(1):
“…İlk derece mahkemesi “…temsil ve ilzama yetkilisinin (A) olduğu belirtilmiş ise de; ilgili banka tarafından Mahkememize gönderilen evrak içeriği ve imza sirküsüne göre: şirketi temsile yetkili kişinin (B) olduğu ve çek karnesinin bu şekilde teslim edildiğinin anlaşıldığı, şikayete konu çek de incelendiğinde: çekin altındaki imza ile banka tarafından gönderilen imza sirküsündeki imzanın aynı olduğunun çıplak gözle dahi anlaşıldığı bu durum karşısında; şikayete konu çeki (B)’nin imzaladığı kabul edildiğinden…” gerekçesine dayanarak beraat hükmü kurmuş ise de; bu kabul mevzuatta karşılıksız çek keşide etme suçu diye bir suç düzenlenmediğinden hukuka aykırı bulunmuştur. Şöyle ki; 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinde “(1)Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak ‘karşılıksızdır’ işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında…” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçlarında suç teşkil eden fiil, karşılıksızdır işlemi yapılan çekin keşide edilmesi değil, karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verilmesidir. Tipik fiil, çekin ibraz edildiği tarih itibariyle karşılığını hesapta bulundurmamak suretiyle karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebep olmak şeklinde tanımlandığından, suçun faili de hesapta çek karşılığını bulundurmakla yükümlü olan kişidir. Dolayısı ile çeki keşide eden ile suçun failinin aynı kişi olması gerekmemektedir. Geçerli ve hukuken muteber bir keşide işlemi olduktan başka çeki kimin keşide ettiğinin bir önemi bulunmamaktadır…”
denilmek suretiyle cevap vermiştir. İlgili karara göre kanuni süresi içerisinde ibraz edilen ve fakat “karşılıksızdır” işlemi yapılan çeklerde fail, çekin ibraz edildiği tarihte “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi olarak kabul edilmiştir. Bu kabule karşı Anayasa Mahkemesi nezdinde ileri sürülen itirazların ise Mahkeme’nin 10.10.2017 tarihli kararında şu gerekçelerle yerinde görülmemiştir(2):
“…İtiraz konusu kurallarda “karşılıksız” çeki keşide eden değil, kanuni ibraz süresi içinde “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi veya kişilerin cezalandırılması öngörülmüştür. Çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. Belirtilen yükümlülükleri yerine getirmeyen kişilerin cezai yaptırıma tabi tutulmasında cezaların şahsiliği ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.
“Karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu, neticesi harekete bitişik bir suç olup üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilip karşılığının olmadığına dair işlemin yapılması ile tamam olur. İtiraz konusu kuralla, kuralın yürürlüğe girdiği tarihten sonra çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verenlerin cezalandırılması öngörülmekte olup geçmişe yönelik bir cezalandırma söz konusu değildir.
Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İptal talebinin reddi gerekir…”
Gerek Çek Kanunu m. 5’in lafzı (… çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi…) gerekse de yargı kararlarından karşılıksız çek keşide etme suçunun failinin “çekin ibraz süresinde yetkili olan yönetici” olduğu anlaşılmaktadır. Fakat bu durum, bazı olumsuz sonuçların doğmasına sebebiyet verebilir. Zira yetkili yönetici, “çekin ibraz tarihinde görevde olmayacağı” veya “görev süresinin sona ereceği” düşüncesiyle belirli-belirsiz şekilde çek keşide edebilecektir. Bu yönü ile ilgili yargı kararları tartışmaya açık bir hâl almaktadır. Buna karşın, evvelce çek keşide etmiş kişinin aynı gerekçelerle görevinin sona ermesi halinde; bir sonraki yönetici ise “sonuçların nasıl olsa kendi şahsında doğmadığı düşüncesi” ile çeklerin karşılığını bankada bulundurma zorunluluğunu yerine getirmekten imtina edebilecektir. Bu yönü ile düşünüldüğünde ise bahse konu yargı kararlarının ehvenişer niteliğini haiz olduğu görülmektedir.
Sonuç olarak ülkemizde yaygın olarak kullanılan ve güvenilir bir kambiyo senedi vasfını haiz olan çekin karşılıksız çıkması durumunda sonuçlarını tüzel kişiler açısından kimin şahsında doğuracağı önemli bir meseledir. Dolayısıyla bu durumun, çekin ticari hayattaki yeri göz önüne alınarak en hızlı şekilde çözüme kavuşturulması gerekmektedir.